Ordan BurdanYaşam

Ruh Sağlığınıza Dikkat Ederek Okumanız Gereken En İyi 5 Psikolojik Roman

Psikolojiye ilgi duyanlara iyi kurgulanmış ve bağlamını kaybetmeyen, severek okuyacağınız 5 psikolojik roman önerisi...

Ruh Sağlığınıza Dikkat Ederek Okumanız Gereken En İyi 5 Psikolojik Roman. Psikolojiye ilgi duyanlar iyi kurgulanmış ve bağlamını kaybetmeyen bütün büyük romanları severek okuyacaklardır. Ama özellikle ruhsal bunalımlardan kaynaklı sıkıntılar yaşayan karakterleri içeren ya da hasta ve doktor, danışan ve terapist ilişkilerini konu alan romanları derledik.

Ruh Sağlığınıza Dikkat Ederek Okumanız Gereken En İyi 5 Psikolojik Roman

1. Joanne Greenberg – Sana Gül Bahçesi Vadetmedim

İlk kez 1964 yılında yayınlanan psikolojik/otobiyografik bir kurgu niteliği taşıyan, hayata dair tatlı detaylar da barındıran bir kitap. Yazar, bu romanında ise henüz gençken geçirdiği akıl hastanesi deneyimini okuyucuya aktarmaktadır. Küçükken maruz kaldığı yalanlar, ikiyüzlülükler yüzünden kendi içine kapanan ve kendine alternatif bir dünya yaratan, sonra ise hayatı boyunca normal olmaya çabalayan Deborah’ın hikâyesidir bu kitapta anlatılan.

Konusu: İçine doğduğu dünyanın kurumlarıyla bağdaşmayı öğrenemeyen, iletişimsizliğin karanlığında yaşayan on altı yaşındaki bir genç kızın öyküsü…

Sana Gül Bahçesi Vadetmedim, deliliğin, resmi tanımıyla akıl hastalığının öyküsü: Deborah kimlik kavramını yitirip içine kapanmış, zengin düşlemi ve mizah duygusuyla yarattığı kendi düşsel dünyasına sığınmıştır. İki dünyanın çatışmaya başlaması, Deborah’ın akıl hastanesine “düşme”sine neden olur. Bundan sonra hastaneleri, doktorları vb. kurumlarıyla toplumun “kurtarma operasyonu” başlar. Greenberg’in kendi yaşamından yola çıkarak yazdığı bu kitap, “akıl hastalarının gizleri” üzerine pek çok ipucu taşırken, toplumun yerleşik değer yargılarına çarpıcı bir eleştiri de getiriyor, böylece normal kavramını sorgulamaya götürüyor bizi.

2. Einar Mar Gudmundsson – Evrenin Melekleri

Yazarının isminden de anlaşılacağı üzere İskandinav coğrafyasından beslenen bir romandır. Yine biyografik roman diyebileceğimiz bir türüdür. Einar Mar Gudmundsson genç yaşta intihar eden şizofreni hastası kardeşinin hikâyesini anlatır.

Konusu: İzlandalı yazar Gudmundsson sinemaya uyarlanarak yakın zamanda Avrupa’da gösterime giren “Evrenin Melekleri”ni, genç yaşta intihar eden kardeşinin ağzından anlatıyor ve hepimizi, hayatı bir şizofreni hastasının gözünden algılamaya davet ediyor.

“Gerçek bir yaşam öyküsü. Destansı bir başyapıt.”
“Soğuk bir ülkeden içinizi ısıtacak kadar sıcak bir roman.”
“Komik, sıradışı, hüzünlü… Bu kitap hayatınızdaki ‘anlamlı şeylerin’ anlamını size bir kez daha sorgulatacak..”

3. F.M. Dostoyevski – Başkasının Karısı

Kıskançlık üzerine ruhsal çözümlemeler yaparak, yer yer güldüren natüralizm akımının güzel bir örneği. Karısının kendisini aldatmasını bir türlü kabullenemeyen bir adamın, içine girdiği yabancılaşma sonucu yaşadığı bunalım nedeniyle girdiği trajikomik durumları anlatıyor. Bir göz atarsanız pişman olmazsınız.

Konusu: Büyük yazar Dostoyevski’nin 1848’de kaleme aldığı Başkasının Karısı trajikomik bir konuya sahip. Karısının onu aldattığı düşüncesine kapılan İvan Andreyeviç’in saplantılarını okurken dönemin Rusya’sında gezintiye çıkacaksınız. Karısını suçüstü yakalayacağını sanan İvan’ın başına gelenler hayal edebileceklerinin çok ötesindedir

4. Knut Hamsun – Açlık

1890 yılında ilk baskısını yapan, psikolojik/felsefi kurgu türünün örneklerinden. Yazarı 1920 yılında Nobel Edebiyat Ödülü almış olsa da İkinci Dünya Savaşı sırasında yaptığı Nazi yanlısı açıklamalar nedeniyle insanlar ellerindeki Knut Hamsun kitaplarını bahçesine atmış, o da bu üzüntü nedeniyle evden dışarı çıkamamıştır. Bu kitabındaysa hak etmediği parayı asla kabul etmeyen ama hak ettiği para da asla karnını doyurmayan bir karakterin psikolojik buhranlarını anlatır.

Konusu: Unlu bir yazar olma sevdasıyla yanıp tutuşurken, bir yandan da açlıkla pençelesen bir gencin gerçekten duygulandırıcı öyküsü olan bu kitap, dünya edebiyatının başyapıtları arasında anılmaktadır.

5. Sylvia Plath – Sırça Fanus

Bu kitap da otobiyografik öğeler içeren psikolojik bir kurgudur. Aslında modern kadının içine sıkışıp kaldığı ve etrafında belli belirsiz var olan ataerkinin nasıl da içinden çıkılmaz bir hal alabildiğini çok iyi anlattığı, her kadının mutlaka eline alması gereken bir kitap. Okurken kendinizden çok fazla şey bulacağınızı düşünüyoruz.

Konusu: Parlak bir üniversite öğrencisi olan Esther Greenwood, 1950’lerde yayın dünyasında acımasız bir rekabetin sürdüğü New York’a büyük hayallerle gelir ve önemli bir moda dergisinde iş bulur. Kapıldığı beklentilerle karşısına çıkan fırsatların yoğunluğu, masumluğunu yitiren genç kızın zamanla kaldıramayacağı bir boyuta ulaşır ve Esther kendini tam bir karabasanın içinde bulur. Kimlik arayışı peşinde ürkütücü bir yola giren duyarlı ve hevesli bir genç kadının üniversite yılları, erkeklerle ilişkileri, yaşadığı çöküş, intihar girişimleri ve gördüğü psikolojik tedaviler mizahi bakış açısı unutulmadan son derece içtenlikle işlenmiş.

Sylvia Plath’ın kendi yaşamından yola çıkarak kaleme aldığı ve ilk kez 1963 yılında, ölümünden bir ay önce, başka bir isim altında yayımlatmayı başarabildiği Sırça Fanus, o günün olduğu kadar bugünün insanının da metropol yaşamındaki yabancılaşmasını anlatan modern bir klasik haline gelmiştir. 20. Yüzyıl Amerikan edebiyatının melankolik prensesi Sylvia Plath’ın başyapıtının, ölümünün ve kitabın yayımlanışının 50. yılında, gözden geçirilmiş baskısını okurlarımıza sunuyoruz.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu